Skip to main content

Siber Bilgi M.

Y Kuşağı Neden Kariyer Planlamadan Önce Hayatını Tasarlıyor?

Konu

#1
“Eğer 30 yaşına gelmeden çok para kazanabilir ve bu curcunadan kurtulabilirsem, Çin’e doğru motosikletimle yolculuğa çıkacağımı düşünüyorum.” – Bud Fox, Wall Street

Y kuşağı, diğer bir deyişle Milenyum kuşağı, son zamanlarda internet üzerinde biraz tokat yemiştir. Biz şımarık, bencil, narsist ve işi yoluna koymak için hazırlıksız olarak anıldık.

Ama, bu yorumcuların farkına varamadığı nokta; batı dünyası geri dönüşümü olmayan ve açıkçası gecikmiş paradigma kaymalarını deneyimlerken tam da şu anda kariyerimizin inşasının ilk basamaklarındayız.

Olası yanlış anlaşılmaları önlemek için açıklama yapmanın tam zamanı olduğunu düşünüyorum.

Tembel değiliz, tasarımcıyız. Ve güncel projemiz kariyerimizdir.

Yazar Tim Ferriss’e göre, yaşam tarzı tasarımı yirminci yüzyılın ertelenmiş yaşam planını reddederek emekliliğe kadar beklemeden seyahat etme lüksü, macera ve boş zamanın hayatlarımızda şimdiden imal edildiği yeni bir yaşam tarzını yaratma pratiğidir.

Ferriss “4 Saatlik Hafta – Az Çalış, Çok Kazan ve İyi Yaşa!” adlı kitabında bu yaşam tarzını oluşturmak için insanların yapabildikleri köklü değişiklikler hakkında yazarken (Hindistan’da saati £5 için çalışan sanal yardımcıları düşünün), bu konseptin gerçekliği pratikte 200 yıldan fazla süredir var olan bir kariyer yaklaşımını yeniden tanımlayan bir jenerasyon tarafından özümsenen prensiplerdir.

Yaşam tarzı tasarımı, teknoloji erişimli 21. yüzyıl kariyerini betimleyen paradigma kaymalarından yalnızca birisidir.

Kısaca, 20. yüzyılın doğrusal kariyer patikasının bittiğinin bir onayı ve hayatımız ile kariyerimize yaklaşımımızın bir kalibrasyonudur.

Bu tektonik kaymalar arasından üç tanesine bakalım.

Paradigma: Şimdi çok çalış, zamanın ve enerjin karşılığında para kazan, emeğinin meyvelerini emekliliğe kadar ertele çünkü ikisi bir arada olmaz.
Paradigma kayması: Şimdi çok çalışarak kariyerini inşa etmek için ektiğin tohumların ve emeğinin meyvelerini karşılıklı bağımlılık içerisinde şimdi ve burada toplayabilirsin.
Olanak tanıyan: Teknoloji bizim değerimizi zamandan ve mekandan ayırmamıza olanak tanımıştır, istediğiniz yerden çalışabilirsiniz ve edilgen bir gelir üretebilirsiniz.
Paradigma: Yıl içerisinde egzotik maceralar, uluslararası seyahatler ve boş zaman sadece çok zenginler için rezerve edilmiş bir yaşam tarzıdır.
Paradigma kayması: Macera ve seyahat yinelenen hayallerdir ve şu an burada var olabilir. Seyahat, macera ve nasıl isterseniz harcayacağınız boş zamanın coşkulu patlamalar sonrası karantina altına alınması gerekmiyor, aylık veya senelik yaşam tarzınız içerisinde tasarlanması gerekiyor. Mevcut paradigmada, bunlar hayatımızın aksesuarları, elbise veya mobilya tüketir gibi onları da tüketiyoruz.
Olanak tanıyan: Teknoloji mülkiyet ihtiyacını ciddi anlamda düşürmüştür, böylece minimumda yaşama imkanı doğmuştur ve Airbnb gibi işbirlikçi tüketim platformları kanalıyla maceraya erişim ve diğer anlamlı deneyimler artmıştır.
Paradigma: Para (ve diğer maddi birimler) zenginliğin tek göstergesidir.
Paradigma kayması: Zaman zenginliği gerçek bir fenomendir; zaman bizim en kıymetli ve sınırlı kaynağımızdır ve kazanmaya değerdir.
Olanak tanıyan: Yazar Rolf Potts’un alıntısına göre; 21. yüzyıl teknolojisini ve refahını kişisel seçeneklerimizi artırmak için kullanabiliriz, kişisel varlıklarımızı artırmak için değil.

Profesyonelliğin zirvesinde oldukları göz önünde bulundurulan büyük şirketler ve organizasyonlar ilk defa mezun kotalarını doldurabilmek için mücadele ediyorlar.

Neden?

Çünkü, firmalarının adı hala prestiji işaret ediyor olabilir; ama günde 12-16 saatte sundukları çalışma ve yaşam deneyimi çalışan için çok az anlamlı bir zaman zenginleşmesi içeriyor. Karşılığında, bu şirketler genellikle çalışanlarına ortalamanın üzerinde bir gelir sunarak onları nakit zengini yaparken onları zaman fakirliğinin içerisine atıyorlar.

Y kuşağı bir tercihimizin olduğunun farkında, ve başarılı bir kariyer sahibi olmak anlamına gelen kültürel değerlendirmenin öncesinde daha geniş bir çalışma ve yaşam tecrübesini ön planda tutmayı seçiyor. Çünkü, gerçek şu ki ikisi birbiriyle eşleşmiyor.

Y kuşağı şımarık mı?
Çok fazla şey mi istiyoruz? “Tutku”, “tatmin olma” ve “çalışma” kelimelerini tek nefeste dile getirerek dünyanın gerçekte nasıl işlediğini bilmezlikten gelen şımarık hayalperestler miyiz aslında?

Yaşam tarzı tasarımındaki bu vurguyla işimizin ve kariyerimizin düşük itibara sahip olduğunu düşünmüş olabilirsiniz.

Gerçek aslında tam da bunun tersi.

Kurumsal bilgi işçisinin çarmıha gerilmesinden önce bile, 20. yüzyıl iş sektöründen doğan bir dünyanın yaratıldığını gördü ve endüstriyel işçi örgütünün ana prensibi kolayca öğrenilip takip edilebilen saptanmış talimatlar koyarak üretim sürecindeki insan girdisinin rolünü azaltmaktı. Başka bir deyişle, endüstriyel iş gücü süreçleri insanların yeri doldurulabilir olmasını sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.

İngiltere’deki çalışanların %87’sinin işlerine bağlı olmadıklarını itiraf etmeleri bir sürpriz mi? Sonuç olarak, geleneksel iş dünyası kurumsal uyuşukluk, profesyonel durağanlık ve büyük bir dengesizlikle nitelenmektedir.

Kariyer planlamadan önce hayatlarımızı tasarlamakla göstermek istediğim sadece Y kuşağının bu dengesizliği yeniden gündeme getirmedeki ısrarıdır.

“The 7 Habits of Highly Effective People” kitabının yazarı Stephen Covey, üretim (emeğimizin sonucu) ve üretim kapasitesi (sonuçları imkanlı kılan kaynak ve varlıklar) arasındaki dengeyi sağlamanın öneminden bahsediyor. Bu bakış açısını örneklemek için, Ezop fabllarından altın yumurtlayan kazdan yararlanmaktadır. Fakir bir çiftçi kazlarından birinin her gün altın yumurtladığını gördüğünde çok şaşırır ve içerisinde altından büyük bir tabaka olduğunu düşünür. Kazı öldürür, ancak kazın diğerleri gibi olduğunu görür. Aptal çiftçi, hemen zengin olmayı umut ederek, kendini her gün garanti olan bir kazançtan mahrum etmiştir.

Yakın zamanda, İsveç’teki şirketlerin standart uygulama olarak günde 6 saat çalışmayı önerdiği ortaya çıktı. Bu, verimliliğin fiziksel, ruhsal ve manevi olarak iyi hissetmeyi gerektiren bir bütün olduğunu gösteren paradigma kaymasının pozitif bir belirtisidir. Bu durumun karşı tarafında ise, Japon kültüründeki gerektiğinden fazla saat iş yerinde bulunma durumu (özellikle de insanın işiyle ilgili bir güvensizliğin tezahürü olarak) bulunmaktadır.

Üretkenliğin düştüğü seviyeler karşısında, iş yerinde “bütünlük” çağrısı ruhsal bir durum olmaktan çıkmış, bir iş olmuştur.

Bütünlüğün zorunluluğunu fark edenler o şekilde davranıyor; çünkü sağlıklı bir dengeyi sürdürerek iş yerinde maksimum verimi sağlayabiliyorlar, en azını değil.

Gördüğünüz gibi, kendi tasarımımızla hayatlarımızı ve kariyerlerimizi inşa etmemiz narsistlik ya da tembellik değildir, proaktifliktir ve gereklidir.

30 yaşın altındaki her kişi proaktif ve hırslı bir birey midir? Kesinlikle hayır. Ama, geleceğin şirketlerini inşa eden ve güçlendiren kişilerin proaktif ve hırslı olduğuna emin olabilirsiniz, zaman içerisinde ayakta kalacak şirketler DNA’larına “bütünlük” ve “denge” kavramlarını inşa edenler olacaktır.

Bu daha az yaptığı anlamına gelmez, daha çok yaptığı anlamına gelir.

Bu, onsuz hiçbir şeyin mümkün olmayacağı varlığı terbiye etmek hakkındadır. Kendimizi.
[Resim: 0mzYQW.jpg]
Cevapla
Task