Skip to main content

Siber Bilgi M.

YUNANİSTAN RODOS ADASINDA 4 BİN TÜRK YAŞIYOR.

Konu

#1
YUNANİSTAN RODOS ADASINDA 4 BİN TÜRK YAŞIYOR.

[Resim: WrNFY.jpg] Rodos'a Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Süleymaniye Camii de yalnızca bayramlarda ibadetlere açılıyor.

Biz onları çoktan unuttuk. Bu yüzden kırgınlar, buruklar, hüzünlüler... Kim mi onlar? 481 yıldır Rodos’ta yaşayan Kanuni Sultan Süleyman’ın torunları! Marmaris’e sadece 50 dakika uzaklıktaki Rodos’ta, hálá 4 bi Türk’ün yaşadığını kaçımı
z biliyoruz acaba?

Rodos’un Türk sakinlerinin, aslında 1947’de adanın İtalyanlar tarafından Yunanistan’a bırakılmasından sonra en azından bir süre, fazla sıkıntıları olmamış gibi. Ama Kıbrıs sorunuyla birlikte, Rodos’ta da her şey değişmiş! Kıbrıs’ta çatışmalar... Ve ilk büyük darbe: Kalenin içinde asırlardır Türkçe eğitim veren Türk ilkokuluna vurulan kilit... Ve bunu izleyen başka kararlar.

O günler geride mi kaldı? Bilinmez ama en azından gelecek için bir umut doğdu. Rodos artık UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası olan şehirleri arasında. Hem de Şövalyeler Şatosu kadar, 450 yıllık camileri, çeşmeleri ve Osmanlı evleriyle birlikte...

Rodos’ta beş gün kaldım. Kanuni’nin, unuttuğumuz torunlarını mercek altına aldım. Dünya Kültür Mirası olan Osmanlı eserlerini tek tek gezdim. Ortaya ilginç bir tablo çıktı. UNESCO Sözleşmesi’nin ilk cümlesinde savaşların insanların zihinlerinde başladığı, bu nedenle barışın savunmasının da yine zihinlerde oluşturulması gerektiği yazıyor. İstanbul gibi, Rodos da bu idealin yaşatılabileceği örnek yerlerden biri. Yunanlılarla Türkler, Müslümanlarla Hıristiyanlar yüzyıllardır burada birlikte yaşıyorlar. Hem de artık zihinlerinde savaş değil barış var.

Rodos, görkemli kale kapısı, kuleleri ve bayraklarıyla masalları anımsatıyor. Kapıdan girer girmez, sanki bir zaman tüneline giriyorsunuz. Şehrin taş sokaklarında yankılanan nal seslerini duymaya başlıyorsunuz gaipten. Demir zırhlarının içindeki, Aziz John Şövalyeleri, atlarının üstünde pelerinlerini savurarak önünüzden geçip gidiyorlar.

Roma İmparatorluğu’nun soylu Hıristiyan ailelerden gelen Aziz John Şövalyeleri, Kudus’ün düşmesinin ardından, önce Kıbrıs’a göç etmişler. 1309’da da Rodos’u Venedikli korsanlardan satın alıp buraya yerleşmişler. Kanuni Sultan Süleyman gelinceye kadar, tam 213 yıl, Akdeniz’in bu stratejik adasını Aziz John Şövalyeleri kontrol etmiş.

Hiç kuşku yok ki Şövalyeler Şatosu’nun tarihine damgasını vuran isim, Fatih Sultan Mehmed’in küçük oğlu Cem Sultan. Osmanlı tahtının varisi Cem Sultan’ın tam 521 yıl önce bu caddeden yürüyerek şövalyelerin eşliğinde görkemli şatoya girişi herhalde görülmeye değerdi. Ama şehzadenin daha sonraki yılları gelişi gibi olmadı. Bu şato, Cem Sultan’ın 13 yıl sürecek hüzünlü esaret hayatının da mekanıydı. Sultan Mehmed’in ölümü üzerine abisi Bayezid’le saltanat kavgasına düşen Cem Sultan, yenilmesinin ardından 1482’de Aziz John Şövalyeleri’ne sığındı. Şövalyeler söz verdiler, istediği zaman ayrılacaktı. Ama verilen sözler tutulmadı. Şövalyeler, bir gün Cem Sultan’ı zorla gemiye bindirip Fransa’ya gönderdiler. Cem Sultan, Papa 8. Innocent’in zehiriyle öldü. Şövalyeler ise tam 40 yıl sonra, Kanuni Sultan Süleyman’ın yeniçerilerine yenilerek Malta’ya göç ettiler. Dünya Kültür Mirası olacak, görkemli kaleyi ve şatoyu, geride bırakarak...

Kalenin kapısından girer girmez, kendinizi bir Türk mahallesinde hissediyorsunuz. Kapının girişinde sizi 400 yıllık bir şadırvan karşılıyor. Çiçek figürleriyle süslenmiş mermer şadırvanın bulunduğu küçük meydanı eski Osmanlı evleri çevreliyor. Artık bu evler turistlerle dolu. Taverna, restoran ve bar olarak kullanılıyorlar. Süleymaniye Camii’ne çıkan Sokrates sokağında ise sağlı sollu turistik eşya satan dükkanlar sıralanıyor. Birçoğu Kanuni’nin torunlarına ait.

Süleymaniye ise Rodos’un en görkemli camii. Kanuni fetihten sonra yaptırmış. Tam 480 yıldır ayakta. Ama oldukça harap görünüyor. Restorasyonu yılan hikayesine dönmüş. Rodos Müslüman Türk vakfına ait olan caminin minaresini, tehlikeli olduğu gerekçesiyle, 1987’de yıkmışlar. Ama 16 yıldır, ne hikmetse, bir türlü iyi bir minare ustası bulamamışlar. Kimsenin aklına, Türkiye’den bir usta getirmek gelmemiş! 400 yıllık son derece kıymetli halıların çürümeye terk edildiğini görünce doğrusu üzüldüm. Yine asırlık el yazmalarının da bir köşede toz ve zamanla savaştıklarını gördüm.

300 YILLIK TÜRK KAHVESİ

Türk mahallesinin en renkli yerlerinden biri Sokrates Sokağı’ndaki 300 yıllık Türk kahvesi. Tahta masalı ve sandalyeli kahvenin duvarlarını antika aynalar ve resimler süslüyor. Kahvenin girişindeki pirinç mangalla kahve ocağının önündeki tezgahın üstüne özenle yerleştirilen nargileler dededen kalma. En az 100 senelik. Kahvenin sahibi Bekir Karakuzu ve eşi İsmet Hanım, bizi görünce çok sevindi. Bekir Bey hemen ocağın başına geçip orta şekerli bir Türk kahvesi pişirdi. Karakuzu ailesi, dededen toruna, 150 yıldır Türk kahvesini işletiyor. 72 yaşındaki kahveci, eskiden kilolarla kahve alıp kavurduklarını ama artık kahveciden aldıkları 100 gram çekilmiş kahveyi bile bazen bir günde bitiremediklerini söylüyor.

Rodos’ta yaşayan Türk toplumu son derece çağdaş. Sokakta başı kapalı bir tek kadın bile görmüyorsunuz ama yine de geleneklerine bağlılar. Bayramlarda birlikte namaz kılıyorlar. Sonra Fethi Paşa Kütüphanesi’nde buluşuyorlar ve eski Türk ailelerinde olduğu gibi Türk Başkonsolosu, dini lider ve cemaatin bütün önde gelenleri sıraya giriyorlar, soydaşlarla bayramlaşıyorlar. Şekerler ikram ediliyor. Sonra da topluca bayram yemekleri yeniyor.

Bir de Türk cemaati içinde yaygın bir inanç var. Kanuni’nin Kaptan-ı Derya’larından olan Murat Reis’in türbesine adak adarlarsa, olacağına inanıyorlar. Adakları olunca da küçük türbede mevlit okutuyorlar.

Murat Reis Külliyesi’ni gezerken güzel bir sürprizle karşılaştım. Türk asıllı bir Rodoslu Hanım, adağı olduğu için mevlit okutuyordu. Külliyenin içinde bir cami ve mezarlık da bulunuyor. Şehrin tam ortasındaki mezarlıkta birçok Osmanlı paşasının kabri var. Bütün külliyeyi, yıllanmış bekçisi Şaban Kargınoğlu koruyor. Yaşlı bekçi, zor ayakta duran akrabasıyla birlikte, yıkılmaya yüz tutmuş, tek göz bir odada yaşıyorlar.

Murat Reis Camii ise restorasyon çalışmaları dolayısıyla kısa bir süre önce kapatılmış. Yaşlı bekçi, bize caminin kilitli kapısını açtı. İçeri girdik. Kanuni’nin torunlarının, asırlardır bayram namazı için buluştukları Murat Reis Camii de diğerleri gibi zamana yenilmek üzere.

Rodos’ta ibadete açık olan tek cami İbrahim Paşa Camii. Vakfa bağlı olan caminin restorasyonu geçen yıl tamamlanmış. Camiden içeri girince, Rodos’taki Müslüman Türk toplumunun tek dini lideri olan İsmail Mütfüoğlu beni karşılıyor. Batı Trakyalı bir ilkokul öğretmeni. Azınlık okullarında 19 yıl Türkçe öğretmenliği yapmış. ‘Kıbrıs olayları sırasında ipler gerilince meslekten ayrıldık, Rodos’a geldim’ diyor. Biraz dertli: ‘Ben Rodos Müftüsü’yüm ama yerel makamlar tanımak istemiyor’ diye şikayet ediyor. ‘Bizim siyasetle alakamız yok. Din adamıyız. Biz barış köprüsüyüz. Patrik Bartholomeos ile birlikte zeytin ağacı da diktik. Barış ve dostluk için çalışmaya devam edeceğiz...’

NİKAHLARIN KIYILDIĞI CAMİ

Rodos’ta Arkeoloji Kurumu’nca restore edilen eserler arasında 445 yıllık Türk hamamı da var. Asırlık hamam UNESCO belgelerinde Türkçe olarak ‘Yeni Hamam’ diye geçiyor ama kapısındaki levhada ‘Belediye Hamamı’ yazıyor.

Hamamın hemen karşısında ise nikah törenlerinin yapıldığı Mustafa Paşa Camii yükseliyor. Aslında lafın gelişi yükseliyor çünkü 1758’de yapılan Mustafa Paşa Camii’nin de minareleri sökülmüş, bütün kubbeleri yıkılmış. Dışardan bakıldığı zaman her an yıkılacakmış gibi görünüyor ama içi diğerlerinden çok daha iyi durumda.

Süleymaniye Camii’nin karşısında bulunan Fethi Paşa Kütüphanesi de Osmanlı’dan kalan en değerli eserlerden biri. Kütüphanenin giriş bölümünde, Kanuni Sultan Süleyman, Atatürk ve kütüphaneyi yaptıran Osmanlı vezirlerinden Fethi Paşa’nın fotoğrafları var. Küçük salonun bir köşesindeki antika saati tam 9’u beş geçe durdurmuşlar.

Kütüphanede ilk fizik, ilk cebir ve ilk astroloji kitabı bulunuyor. Namık Kemal, 1884’te Rodos’a vali olarak atandığı zaman 3 yıl bu kütüphanede çalışmış. Ayrıca Fatih döneminden kalan altın yazmalı dört değerli Kuran da kütüphanenin en değerli eserleri arasında. Sultan Abdülmecid’in kız kardeşi Atiye Sultan’la evlenen Fethi Paşa, kütüphaneyle birlikte bir de saat kulesi yaptırmış. Ama nedense son yıllarda yerel makamlar kulenin adını Bizans Kulesi olarak değiştirmiş. Halbuki, kütüphane gibi, kuleyi de Fethi Paşa’nın İstanbul’da yaşayan torunları yönetiyorlar.

Havaalanından şehre girerken sahil boyunca sıralanan, tek katlı küçük evlerin adı ‘Girit evleri’ Girit, Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopunca, adadaki Türkleri gemilerle Rodos’a taşımışlar ve bu küçük evlere yerleştirmişler. Girit Mahallesi’nde hálá Rodos’taki Yunan vatandaşı olan Türkler yaşıyor.
Cevapla
Task