Skip to main content

Siber Bilgi M.

Borsada batan rus altınlarımız

Konu

#1
Milli Mücadele döneminde Rusların yaptığı 1 miyyon Rus altını yardımı, iç isyanlar ve Avrupa menşeli Beyaz Orduların sarsmakta olduğu Sovyetler Birliği’nin güney sınırını güvenceye almak ve daha da önemlisi, güney sınırında İngiliz uydusu bir devletin kurulmasına mani olmak kaygılarından doğan bir reel politiğin uzantısıydı. Kaldı ki yardımlar karşılığında Kâzım Paşa’nın Ermenistan seferi durdurulmuş ve Misak-ı Milli dahilinde sayıldığı halde güzelim Batum şehri Sovyetler Birliği’ne teslim edilmişti.

Ankara’daki Rus Büyükelçisinin isteği üzerine bu altınlara Ankara hükûmeti adına Maliye Vekili Hasan Fehmi Bey bir milyon liralık makbuz vermiştir. İkinci parti olarak alınan beş yüz bin altının yüz bini, askerî müşavir olarak Moskova’ya giden Saffet (Arıkan) ve Nuri (Conker) Beylere teslim olunarak silâh satın almak üzere Almanya’ya gönderilmiş, dörtyüz bin altını da Yusuf Kemal Bey beraberinde Kars’a getirmiştir.

Bu altınlardan yüz bin altını yanlarına alan ve ikisi de asker olan Saffet Arıkan ve Nuri Conker beyler, silah satın almak için doğru Almanya’nın yolunu tutarlar. Fakat o günlerde savaştan çıkmış Almanya’da yüksek enflasyon vardır ve borsaa da kârlı bir  yatırımm aracı durumundadır. Saffet ve Nuri beyler bir taraftan Kurtuluş Savaşı için silah pazarlıkları yaparlar, öbür taraftan da bozdurup Mark yaptıkları parayı enflasyondan koruyup değerlendirmeyi düşünürler. İşte tam bu sırada müteşebbis, daha doğrusu uyanık bir Almanla tanışırlar.

Bu acar Alman borsacı, kendilerine, ellerindeki parayı çoğaltmak ve böylece ülkelerine daha fazla silah satın almak dururken niye boşu boşuna beklettiklerini sorar. Üstelik de enflasyon bu parayı sürekli kemirirken… Sonuçta borsada kazandıkları parayla vatanlarına hizmet etmeyecekler midir?

Gayet mantıklı gelen bu teklifi kabul eder Saffet ve Nur beyler ve meteliğe kurşun atan Milli Mücadele hareketinin parasını olduğu gibi borsaya yatırırlar. Ancak sonuç tam bir fiyasko olur. paraa , o sırada istikrarsız bir seyir izleyen Alman borsasında batar. Yanlış kâğda oynamışlardır. Neticede Alman borsacının, borsaa  nedir bilmeyen askerlerimizi aldattığı anlaşılır. Sonuçta çar naçar, elleri boş olarak Ankara’ya döner iki askerimiz.

Yüzde 40 zorunlu vergiii anlamına gelen “Tekâlif-i Milliye” kanunuyla fakir Anadolu halkının iki ineğinden, iki çuval unundan birisine zorla el konulduğu bir dönemde tam yüz bin altının göz göre göre sokağa atılması, tabiidir ki, Ankara’da büyük tepki uyandırır. Mesele mahkemelik olur. Fakat her nedense bir sonuç çıkmaz. Hadisede kasıt unsuru bulunamamış, bir “kaza” olarak görülmüştür. Her ikisi de Atatürk’ün silah arkadaşları olan ve Cumhuriyet döneminde bakanlık yapmak dahil kritik roller oynayan bu iki seçkin simanın skandalı ört bas edilmiştir. Bugüne kadar da bunun hesabı sorulmuş değildir.

Milli Mücadele döneminde Rusların yaptığı 1 miyyon Rus altını yardımı, iç isyanlar ve Avrupa menşeli Beyaz Orduların sarsmakta olduğu Sovyetler Birliği’nin güney sınırını güvenceye almak ve daha da önemlisi, güney sınırında İngiliz uydusu bir devletin kurulmasına mani olmak kaygılarından doğan bir reel politiğin uzantısıydı. Kaldı ki yardımlar karşılığında Kâzım Paşa’nın Ermenistan seferi durdurulmuş ve Misak-ı Milli dahilinde sayıldığı halde güzelim Batum şehri Sovyetler Birliği’ne teslim edilmişti.

Ankara’daki Rus Büyükelçisinin isteği üzerine bu altınlara Ankara hükûmeti adına Maliye Vekili Hasan Fehmi Bey bir milyon liralık makbuz vermiştir. İkinci parti olarak alınan beş yüz bin altının yüz bini, askerî müşavir olarak Moskova’ya giden Saffet (Arıkan) ve Nuri (Conker) Beylere teslim olunarak silâh satın almak üzere Almanya’ya gönderilmiş, dörtyüz bin altını da Yusuf Kemal Bey beraberinde Kars’a getirmiştir.

Bu altınlardan yüz bin altını yanlarına alan ve ikisi de asker olan Saffet Arıkan ve Nuri Conker beyler, silah satın almak için doğru Almanya’nın yolunu tutarlar. Fakat o günlerde savaştan çıkmış Almanya’da yüksek enflasyon vardır ve borsaa da kârlı bir  yatırımm aracı durumundadır. Saffet ve Nuri beyler bir taraftan Kurtuluş Savaşı için silah pazarlıkları yaparlar, öbür taraftan da bozdurup Mark yaptıkları parayı enflasyondan koruyup değerlendirmeyi düşünürler. İşte tam bu sırada müteşebbis, daha doğrusu uyanık bir Almanla tanışırlar.

Bu acar Alman borsacı, kendilerine, ellerindeki parayı çoğaltmak ve böylece ülkelerine daha fazla silah satın almak dururken niye boşu boşuna beklettiklerini sorar. Üstelik de enflasyon bu parayı sürekli kemirirken… Sonuçta borsada kazandıkları parayla vatanlarına hizmet etmeyecekler midir?

Gayet mantıklı gelen bu teklifi kabul eder Saffet ve Nur beyler ve meteliğe kurşun atan Milli Mücadele hareketinin parasını olduğu gibi borsaya yatırırlar. Ancak sonuç tam bir fiyasko olur. paraa , o sırada istikrarsız bir seyir izleyen Alman borsasında batar. Yanlış kâğda oynamışlardır. Neticede Alman borsacının, borsaa  nedir bilmeyen askerlerimizi aldattığı anlaşılır. Sonuçta çar naçar, elleri boş olarak Ankara’ya döner iki askerimiz.

Yüzde 40 zorunlu vergiii anlamına gelen “Tekâlif-i Milliye” kanunuyla fakir Anadolu halkının iki ineğinden, iki çuval unundan birisine zorla el konulduğu bir dönemde tam yüz bin altının göz göre göre sokağa atılması, tabiidir ki, Ankara’da büyük tepki uyandırır. Mesele mahkemelik olur. Fakat her nedense bir sonuç çıkmaz. Hadisede kasıt unsuru bulunamamış, bir “kaza” olarak görülmüştür. Her ikisi de Atatürk’ün silah arkadaşları olan ve Cumhuriyet döneminde bakanlık yapmak dahil kritik roller oynayan bu iki seçkin simanın skandalı ört bas edilmiştir. Bugüne kadar da bunun hesabı sorulmuş değildir.

Milli Mücadele döneminde Rusların yaptığı 1 miyyon Rus altını yardımı, iç isyanlar ve Avrupa menşeli Beyaz Orduların sarsmakta olduğu Sovyetler Birliği’nin güney sınırını güvenceye almak ve daha da önemlisi, güney sınırında İngiliz uydusu bir devletin kurulmasına mani olmak kaygılarından doğan bir reel politiğin uzantısıydı. Kaldı ki yardımlar karşılığında Kâzım Paşa’nın Ermenistan seferi durdurulmuş ve Misak-ı Milli dahilinde sayıldığı halde güzelim Batum şehri Sovyetler Birliği’ne teslim edilmişti.

Ankara’daki Rus Büyükelçisinin isteği üzerine bu altınlara Ankara hükûmeti adına Maliye Vekili Hasan Fehmi Bey bir milyon liralık makbuz vermiştir. İkinci parti olarak alınan beş yüz bin altının yüz bini, askerî müşavir olarak Moskova’ya giden Saffet (Arıkan) ve Nuri (Conker) Beylere teslim olunarak silâh satın almak üzere Almanya’ya gönderilmiş, dörtyüz bin altını da Yusuf Kemal Bey beraberinde Kars’a getirmiştir.

Bu altınlardan yüz bin altını yanlarına alan ve ikisi de asker olan Saffet Arıkan ve Nuri Conker beyler, silah satın almak için doğru Almanya’nın yolunu tutarlar. Fakat o günlerde savaştan çıkmış Almanya’da yüksek enflasyon vardır ve borsaa da kârlı bir  yatırımm aracı durumundadır. Saffet ve Nuri beyler bir taraftan Kurtuluş Savaşı için silah pazarlıkları yaparlar, öbür taraftan da bozdurup Mark yaptıkları parayı enflasyondan koruyup değerlendirmeyi düşünürler. İşte tam bu sırada müteşebbis, daha doğrusu uyanık bir Almanla tanışırlar.

Bu acar Alman borsacı, kendilerine, ellerindeki parayı çoğaltmak ve böylece ülkelerine daha fazla silah satın almak dururken niye boşu boşuna beklettiklerini sorar. Üstelik de enflasyon bu parayı sürekli kemirirken… Sonuçta borsada kazandıkları parayla vatanlarına hizmet etmeyecekler midir?

Gayet mantıklı gelen bu teklifi kabul eder Saffet ve Nur beyler ve meteliğe kurşun atan Milli Mücadele hareketinin parasını olduğu gibi borsaya yatırırlar. Ancak sonuç tam bir fiyasko olur. paraa , o sırada istikrarsız bir seyir izleyen Alman borsasında batar. Yanlış kâğda oynamışlardır. Neticede Alman borsacının, borsaa  nedir bilmeyen askerlerimizi aldattığı anlaşılır. Sonuçta çar naçar, elleri boş olarak Ankara’ya döner iki askerimiz.

Yüzde 40 zorunlu vergiii anlamına gelen “Tekâlif-i Milliye” kanunuyla fakir Anadolu halkının iki ineğinden, iki çuval unundan birisine zorla el konulduğu bir dönemde tam yüz bin altının göz göre göre sokağa atılması, tabiidir ki, Ankara’da büyük tepki uyandırır. Mesele mahkemelik olur. Fakat her nedense bir sonuç çıkmaz. Hadisede kasıt unsuru bulunamamış, bir “kaza” olarak görülmüştür. Her ikisi de Atatürk’ün silah arkadaşları olan ve Cumhuriyet döneminde bakanlık yapmak dahil kritik roller oynayan bu iki seçkin simanın skandalı ört bas edilmiştir. Bugüne kadar da bunun hesabı sorulmuş değildir.
[Resim: BjpjvMY.jpg]
Cevapla
Task