Skip to main content

Siber Bilgi M.

Yazar: ahmetsahin
11-10-2015, Saat:11:40 PM
Yorum Yok
Liene Stevens, sahip olduğu düğün ve etkinlik organizasyonu şirketi Blue Orchid Design’ı dört yıl işlettikten sonra işinden bıkmaya başlamıştı. Her dakikası planlıydı. İşine ara verdiğinde, arkadaş ya da ailesiyle vakit geçiriyor, ama asla yalnız kalmıyordu. Uyumadan önce işiyle ilgili kitaplar okuyordu. Stevens “Bu benim kendim için yarattığım ve sevdiğim bir işti ve ama giderek bu işi tatsız bulmaya başlamıştım” diyor. “Eğer ben tükenirsem, işim de benimle birlikte bitecekti” diye de ekliyor.
Stevens öncelikle New York merkezli işinin satış kısmını üstlenmesi için işe birini aldı. Çünkü her gün ilgilenmesi gereken bu iş, onun yaratıcı enerjisinin çoğunu götürüyordu. Ardından ona yeniden odaklanmasını hatırlatacak bir yaşam koçuyla çalıştı ve etkinlik planlamadan düğün sektöründeki müşterilere danışmanlık yapmaya doğru işini kaydırmaya karar verdi. Böylece en çok neyi seviyorsa onu yapabilecekti. Stevens bu konuda “Hem mutlu olmanın hem de işimi geliştirmenin bir yolunu bulmuş oldum” diyor.
Eğer Linda Stevens gibi siz de işinizden keyif almamaya başladıysanız işte tutkunuzu yeniden canlandırmanız için 5 ipucu:
1) Rahatlayıp yenilenmek için kendinize zaman ayırın: Stevens kendine zaman ayırmaya başladı ve böylece yemek pişirmeyi öğrenirken, düzenli spor yapmayı da hayatına soktu. Ayrıca yatmadan önce iş kitapları yerine kurmaca kitaplara yöneldi. Saat 18.00’den sonra iş telefonuna gelen aramaları, kendi cep telefonu yerine telesekretere yönlendirmeye başladı. Böylece mesai sonrasında işiyle ilgili sorumluluklarını arkasında bırakabiliyordu.
İş danışmanı ve The Fred Factor: How Passion in Your Work and Life Can Turn the Ordinary into the Extraordinary kitabının yazarı Mark Sanborn, iş sahiplerinin sadece rahatlamak için değil, eğlenmek için de kendilerine zaman ayırmadıklarını belirtiyor. Sanborn “Her zaman yapmayı isteyip hiç yapmadığım şey nedir? Geçmişe baktığımda bana en çok neyi yapmanın mutluluk verdiğini görüyorum?” sorularını kendinize sormanızı ve bu doğrultuda hareket etmenizi öneriyor.
2) Kendinize bir akıl hocası bulun: İş deneyiminiz ve yaşınız ne olursa olsun, her zaman sizden daha fazla bilen biri bulunur diyor PBS’in Global Spirit adlı şovunun sunucusu ve Stoking the Creative Fires: 9 Ways to Rekindle Passion and Imagination kitabının yazarı Phil Cousineau. Sözlerine “Genelde bir akıl hocası bulmak insanların yola devam etmek için tam da ihtiyaç duydukları şeydir” diye devam ediyor. Linda Stevens’ın yaptığı gibi bir yaşam koçu edinebilirsiniz ya da etkinlik veya sosyal medya aracılığıyla her zaman gıpta ettiğiniz biriyle iletişime geçebilirsiniz. Akıl hocanızla ilişki geliştirmek, kahve için buluşmak ya da mailleşmek kadar basit olabilir.
3) Bazı sorumluluklarınızı devredin. İşinizin hoşlanmadığınız kısımlarıyla ilgili başkalarını görevlendirmeyi deneyin. Bu muhasebe ve satış için birilerini işe almak olabilir. Eğer tam zamanlı bir çalışanı karşılayabilecek durumda değilseniz, yarı zamanlı bir çalışanla da işinizi hafifletebilirsiniz. Linda Stevens “Kendi başınıza yapmak şu an için daha kolay geliyor olabilir ancak uzun vadede bu sizi bıktıracaktır” diyor.
4) İlişkilerinize odaklanın. İşinizden soğumaya başladığınızda, çevrenizdeki insanlardan da uzaklaşabilirsiniz. Ancak bu yapmanız gereken en son şeydir. İlişkileriniz, sizi yeniden enerjik ve işinizle ilgili olarak ilham almış hissettirecek olan şeydir. Bizi tanıyan insanlar, bize amacımızı hatırlamamız konusunda yardımcı olabilir. Bir topluluğun parçası olduğunuz zaman o insanlardan enerji alırsınız.
5) Yenilik yapmak. Hayal kırıklığı çoğu zaman monotonluktan kaynaklanır. Eğer başından beri bir şeyleri hep aynı şekilde yapıyorsanız, işinizi nasıl farklı yönlere çekebileceğinizi, nasıl yenilikler yapabileceğinizi düşünün. İşinizin her kısmına bakın ve kendinize şu soruyu sorun: “Burada en son ne zaman yeni ya da farklı bir şey yaptım?” Yeni bir pazarlama formunu deneyip bir blog tutmaya başlayarak ya da ilginizi çeken bir konuyla ilgili kurs alarak kendinizi ve işinizi canlandırabilirsiniz.
[Resim: OBlpG4.jpg]
Yazar: gakko
11-06-2015, Saat:02:23 PM
Yorum Yok
Akılda kalıcı,etkileyici ve ikna edici sunum yapmak karşınızdaki kişileri etkilemek sanattan öte bir şeydir. Bu tamamen bir beyin bilimidir. Her sunum karşıdaki kişinin beynini etkileme yöntemidir.

Son yıllarda, beynin nasıl çalıştığını anlamak için büyük miktarda kaynak ve çaba harcandı. Bu sizin için iyi bir haber; özellikle de bir topluluğun aklını ve gönlünü çelmenizi gerektiren hitaplar yapıyorsanız. Nöroloji araştırmaları her iş insanının sunumlarında kullanması gereken onlarca verimli bilgiyi ortaya koyuyor. İşte Harvard Üniversitesi’nin eski psikoloji bölümü başkanı Stephen M. Kosslyn’le olan görüşmelerimizden derlediğimiz sekiz kural:

1. Slaytlarınızı Her Zaman Özelleştirin

İnsanlar benzer arzu ve hayallere sahiplerdir fakat bu benzerliklerin altında kişiden kişiye değişen farklılıklar bulunmaktadır. Buradan yola çıkarak, sunumlarınızın bu eşsiz topluluk için önemli olan neyse, onu göstermesi gerektiğini söyleyebiliriz. Sunumlarınıza her zaman eklemeniz gereken şeylere birkaç örnek:

Topluluğa bir anlam ifade eden terminolojiler
Bahsettiğiniz noktaların, topluluğun tecrübeleri çerçevesinde anlam ifade ettiğinin kanıtı
Topluluk için uygun ve ilginç olan detaylar

2. Söylemekle Kalmayın, Hem Söyleyin Hem De Gösterin

Nöroloji alanında yapılan son araştırmalar, insanların kelimeleri ve resimleri beynin farklı kısımlarında işleme soktuğunu gösteriyor. Sunumlarınızda yazıların yanında resimlere de yer verirseniz, sunumunuzda verdiğiniz mesajın hatırlanma ihtimalinin katlamış olursunuz.

Önemli bir noktaya değineceğiniz zaman slaytınızda yazı ve grafiği birlikte kullanmaya bakın. Ekleyeceğiniz bir videoysa insan beyninin farklı kısımlarının harekete geçmesini sağlayacağı için, sunumuzu gerçek anlamda daha akılda kalıcı hale getirecektir.

3. Topluluğun Dikkatini Nasıl Yönlendireceğinizi Planlayın

Seyircinizin argümanınızı takip ettiğinden emin olabilmek için, sunumunuzun önemli kısımlarını daha büyük, daha parlak (ya da daha gürültülü) yapın. Seyircilerinizin verdiğiniz mesajın, sunumun tam olarak hangi kısmında olduğunu takip edebilmesi için bir taslak oluşturun.

Eğer müşterilerinizin karışık bir konuyu – çok aşamalı tedarik zinciri diagramı gibi – anlamalarını istiyorsanız, sadece o an bahsettiğiniz kısmın görünmesini sağlayarak, slaytınızı parça parça birleştirin.

4. Mesajınızın Kemik Kısmını Kullanın

Topluluğa birçok bilgi vermek yerine, mesajınızı desteklemeye yetecek kadar bilgi verin. Alakasız detayları sunumunuzdan çıkarın ve mesajınızın anlaşılması için gerekli olan bilgileri aktarın. Kemiğe kadar inin, daha derine değil.

İnsanlar bu kaotik dünyada bir bütünlük duygusu veren hikayeleri tercih ettiği için, sunumuzu başlangıcı, ortası ve sonu olan bir hikaye halinde düzenleyin. Böylece seyircilerinizin sunumunuzu takip etmesi kolaylaşır.

5. Seyirciye Doğru Değil De Seyirciyle Konuşun

Sunumlar kürsü konuşması, nutuk ya da (en kötüsü de) bir vaazdan ziyade arkadaşlar arasındaki bir konuşma gibi olmalıdır. Rahatlayın ve bir nefes alın. Teke tek konuşmalarda kullandığınız ses tonunu kullanın.

Gözlerinizin gruptaki kişilerle buluşmasına izin verin. Hikâyenizi bir akşam yemeğinde anlatırmış gibi anlatın. Notlarınızla oynamayın ya da notlarınıza bakarak konuşmayın. Notlara ihtiyaç duymayacak kadar rahat olana kadar prova yapın.

6. Her Tür İletişim Aracını Kullanmaya Bakın

Slaytlarınızı sunumun kendisi olarak değil de sizin toplulukla olan iletişimize yardımcı olan görseller olarak görün. Sunumunuzun sonunda, seyirci sunumu değil de sizi anlamış olduğunu hissetmeli.

Bunu göz önünde bulundurarak, başınızdan geçmiş bir olay ya da vereceğiniz bir örnek, ekranda göstereceğiniz herhangi bir görselden çok daha etkili olacaktır.

7. Ufak Aralıklar Bırakın Ki Seyirci Nefes Alabilsin

Sunumunuz birkaç dakikadan daha uzunsa, seyircilerinize dinlediklerini hazmedecek zaman vermek için ufak aralıklar vermelisiniz. Bu aralıklar bir çizgi film, kısa bir video klip ya da seyircilere yönelteceğiniz bir sorudan oluşabilir. Ritmin dışına çıkmanız, anlattıklarınızın akılda kalıcı olmasına yardımcı olur.

Az önce bahsettiğimiz gibi, seyircinin pasif bir şekilde dinlemek yerine aktif katılımda bulunması, beynin farklı yerlerinin harekete geçmesini ve sunumun daha akılda kalıcı olmasını sağlıyor. Daha da önemlisi, sunuma seyircileri de katmak sonraki adımlar için hız kazanmanızı sağlayacaktır.

8. Seyirciyi Soru Sormaları İçin Hazırlayın

İsteyeceğiniz son şey, “Sorusu olan var mı?” diye sorduğunuzda karşılaşacağınız sessizliktir. Soru cevap kısmının yararlı bir şekilde geçeceğinden emin olmak için, karşılaşacabileceğiniz sorular düşünmeye çalışın. O sorulara cevap olabilecek şeyleri sunumunuzdan çıkarın.

Peki ya seyirci soru sormayıp sadece oturmaya devam ederse? Panik yapmayın. 20 saniye boyunca suratınızda beklentili bir ifadeyle sessizce beklerseniz, sosyal baskı ilk sorunun sorulmasına neden olacak ve ardından diğer sorular da gelecektir.
[Resim: m5Z784.jpg]
Yazar: gakko
11-01-2015, Saat:02:37 PM
Yorum Yok
1. Geçmişte yaşadığınız olumsuz tecrübelerden dersler çıkarın ama onları hayatınızın merkezine koymayın bırakın geçmişte kalsın onlar.

2. Kendinizle iletişiminiz çok önemli. Yani iç konuşmalarınızdan ben bunu yapabilirim gibi cümleler yerine motivasyonunuzu arttıracak cümleler kurmaya çalışın.

3. Erteleme olayını hayatınızdan çıkarın. Bunun için yapılacak işleri kolaydan zora doğru belirli bitiş süreleri belirleyerek yapabilirsiniz.

4. Kesin olarak istediğiniz şeyi belirleyin, kafanızda hedefleriniz oluşmaya başlasın ve tereddüt etmeyi bırakın, kervan yolda düzülür misali zamanla istekleriniz oturmaya başlayacak.

5. Olumsuz tecrübelerden ve kötü düşüncelerden arınmaya başlamıştık ya hani (madde 1) o düşünceler yerine güzel anılarımız varsa başarılarımızı ve hatta nasıl nasıl başardığımızı düşünelim mümkünse arkadaşlarımıza dertlerimizden değilde bunlardan bahsedelim.(Ama milleti başarılarınızla boğmayın)

6. Çevrenizi iyi gözlemlediniz mi? Başarılı ve mutlu insanlar genellikle “Çözüm”e odaklıdır. Bu insanlar yüzde 20 problemlere, yüzde 80 çözümlere odaklanır. Bazı sorunlar aslında sizin “büyüttüğünüz” kadar değil. Siz ona “odaklandıkça” o büyüyor, büyüyor ve çözülmez bir hale geliyor. Bu sorunlarda çıkmaza girdiğinizde bir “örnek” bulun. Yani sorunu çözmüş veya çözmenize yardımcı olacak bir insan örneği. Ona sorun, çevrenizdeki insanlara danışın hem iletişim kurmuş olursunuz hemde farklı bir bakış açısıyla bakarsınız. ( Bulamazsanız bize yazın kapımız her zaman açık)

7. Spor yaparak pozitif enerjinizi çoğaltın. Çünkü enerji bize sadece fiziksel güç olarak gerekli değildir. Duyu organlarımız da enerji ile çalışır. Bu enerji sesinize, bakışınıza, görünüşünüze etki eder. Spor yaptığınızda seretonin ve endorfin hormonları artacak. Bu iletişimde çok önemli; Bakışlarınız da bu hormonların etkisiyle karşı tarafa daha kolay “olumlu” mesajlar göndermenizi sağlayacak. Spor yapmak için illa fitnıs salonlarına gitmeniz gerekmiyor yürüyüş yapın, alın bir basketbol topu bulun bir pota oynayın.

8. Telkin çok önemli. Her ne istiyorsanız onu olmuş gibi hayal edin: Alt bilinciniz sadece şimdiki zamanı bilir. O yüzden gelecek zamanlı cümleler kurmayın. Örneğin, “zayıflayacağım” derseniz asla zayıflayamazsınız. Belirsiz bir gelecek yerine, şu anda yapıyorum” deyin. Bu mesajı yolladığınızda, alt bilinciniz sizi o amaç için bazı tutumlara davet edecektir. Siz farkında bile olmadan… Enerjiniz çoğalacak, yavaş yavaş zayıflama isteği artacaktır.

9. Giysilerinizde renk tonajları çok önemli. Tercihlerinizde size yakışan canlı renkleri tercih edin. Canlı renkler mutluluk ve neşeyi koyu renkler ise ciddiyeti temsil ediyor.

10. ''Evet'' ve '' Hayır''lara dikkat edin. Hiçkimse size istemediğiniz bir şeyi yaptıramaz. Gerektiğinde hayır deyin.

11. Geleceği belirsiz bırakmayın planlayın, isteğiniz gerçekleştiğinde ne hissedersiniz onu düşünün. Artık o ideale o plana nasıl ulaşacağınızı düşünün.

12. Geleceği planlamak size kendinize güveni, kendine güvende size bazı nedenleri sorgulatacaktır. Örneğin derslerinizde başarılı olmak istiyorsunuz ama neden başarısız olduğunuzu dikkate almıyorsunuz. Olumlu bir şekilde başarıya odaklandığınızda beyniniz size neden başarısız olduğunuzu anımsatacak.

13. Birde olumlu anlam içeren kelimelere dikkat edin. Olumsuz olarak beyninize yerleştirdiğiniz cümleler size baskı yapar. Orada “beslenir” ve daha güçlü olarak geri dönebilir”. Bir örnek vermek gerekirse, “asla televizyon seyretmiyorum” demeyin. Beyniniz sizi daha istekli olarak TV seyretmeye zorlar. İnsanların “kötülükleriyle” uğraştığınızda da ters tepki verir. Kötü bir kelimeyi kullandığınızda ona yüklediğiniz anlamı bilincinize çağırırsınız! Bu kelimeyi çok sık hatırlamaya başlarsınız. Hatta yıllar sonra o eylemin içinde bile görebilirsiniz kendinizi. O nedenle “olumsuz” herhangi bir kelimeyi (Her ne olursa olsun) beyinize yerleştirmemeye özen gösterin.

14. Hayatınızı yönlendirin. Neyin eksik olduğunu düşünüyorsanız onu gidin ve alın ya da gerçekleştirin.
[Resim: a0NmN2.jpg]
Yazar: ahmetsahin
10-23-2015, Saat:09:37 PM
Yorum Yok
Panama'da Embera yerlilerinin yaşadığı Llana bonita köyündeyim. Köyde 18 hane var. İki gece kalmak için buraya gelmiştim ama daha fazla kalmak isteyince durumu, evinde kaldığım aileye anlattım. Köyün lideriyle konuşman gerekiyor dediler. Liderin evine gittim. 40 Yaşında ama görsen en fazla 20 dersin. Esmer tenli, kısa boylu, yeni terlemiş bıyakları, hafif çekik gözleri ve belindeki yarım metrelik palasıyla beni bekler gibi kırık dökük tahta bir masada oturuyor. Filmlerde bu tip liderler hep ürkütücü gösterildiği için biraz çekinerek gittim. Konuşunca baktım ki normal senin benim gibi biri. Dedim böyle böyle, burada biraz daha kalmak istiyorum nasıl yaparız?

-Kalabilirsin, benim için sorun yok ama askeriyeye haber vermemiz lazım.
+Nasıl haber vereceğiz? Burada telefon sinyali yok.
-Dağın tepesine çıkarsak bazen sinyal oluyor. Oradan senin eski rehberi ararız. O da askeriyeye haber verir.
+Ok. Nasıl çıkacağız? Ne kadar sürer?
-Yürüme 1,5 saat, at/katırla 1 saat
+Ok atla gitmek daha iyi. Evinde kaldığım ailenin atı var.
-Yok o olmaz, başka atla gideriz.

Niye o olmaz diye çok üstüne düşmedim. Ok, sorun değil, kaç lira diye sordum. Ne verirsen dedi.

Onun gidip bulduğu yan komşunun atıyla dağın tepesine doğru çıkmaya başladık. O yürüyor, ben at üstündeyim. Yolun bazı yerleri abartısız dizlere kadar çamur. Patikada 45 derece yukarıya çıkarken benim gibi acemi birisinin at üstünde durması çok kolay değil. El değmemiş, aşırı yeşil ve değişik ağaçlarıyla biraz da ürkütücü bir orman. Neyse tepeye çıktık. Uğraş uğraş sinyal yok. Eğer yarım saat daha gidersek ileride kesin sinyal var dedi. Bu kadar da zorlamaya gerek yok diyerek, geri dönelim dedim.

Köye döndük ve ertesi gün mecburen mouge köyüne, oradan da en yakın birliğe geçeceğim. Sabah oldu. Mouge köyüne gitmek, yürüyerek 4-5 saat sürüyor. Dedim dünkü at iyiydi, alıştım hem de yürümeyeyim şimdi. Çünkü yol yine çok berbat. Liderin yanına gittim dedim ben yine o atla gideyim.

-Yok olmaz
+Neden?
-Başka bir evden at bakalım.
+Amigo. Evinde kaldığım aile çok iyi ve atları da var. Dün onla gideyim dedim, izin vermedin başka at buldun. Ok, şimdi yine onla gideyim diyorum yok olmaz, başka at bulalım diyorsun. Niye? Niye yani istediğim atla gidemiyorum?
-Amigo. Buraya son bir yıl içinde sadece bir kez, 3 kişilik bir turist grubu geldi. Onlar da bir gece kalıp geri döndüler. Şimdi sen geldin ve bu evde kalıyorsun. İyi kötü uyumak ve yemek için onlara para veriyorsun. (Gecelik 3 usd, öğün başı da 2-3 usd veriyorum). At ihtiyacın olduğunda yine aileden alırsan senin buraya gelmenden bir tek o aile faydalanır. Şimdi komşu aileler de senden faydalanmış olacak. Böylesi daha iyidir.

Cevap veremedim.
[Resim: a0dpGR.jpg]
Yazar: ahmetsahin
10-18-2015, Saat:10:36 PM
Yorum Yok
Küçük çocuk,şeftali çekirdeğini dişiyle kırmak için zorlanıyordu.Babası ona dedi ki:´´Oğlum!…Şeftali çekirdeğini dişinle kıramazsın!´´Çocuk,şeftali dişiyle yeniden zorladı.Şeftali çekirdeğinin traktör lastiklerini anımsatan pütürlü sert kabuğu dişlerinin yüzeyini eriterek çıtırdattı…elini acıyan dişine götürdü çocuk.Dişi sallanıyordu.´´Oğlum´´dedi babası yeniden.´´Şeftalinin çekirdeği serttir,yazık edersin dişlerine.

´´Çocuk inat ediyordu.İlle kıracaktı bu sert çekirdeği.Yere koydu ve ayakkabasının topuğuyla üzerine bastırdı.Kırılmıyordu çekirdek.´´Sen inatçıysan,ben senden daha inatçıyım´´dedi çocuk.Bu kez bir taş aldı eline;taşla kırmayı denedi.Her vuruşta bir yana fırlıyordu çekirdek.´´Şeftali çekirdeği çok serttir oğlum´´dedi babası.´´O küçük taşla kıramazsın!´´Çocuk öfkeyle çekirdeği tekmeledi.Çekirdek,tulumbanın yanındaki toprağa düştü.Çocuk öfkeyle bastı üzerine,iyice toprağa gömdü.Aradan günler geçti.Çocuk şeftali çeirdeğini unutmuştu.Gecekondu mahallesinin çocuklarıyla oynuyordu.Babası çağırdı onu.´´Bu ne oğlum?´´dedi.Çocuk babasının parmağıyla gösterdiği yana baktı.Küçük,iki yeşil yapraklı bir ot gördü.´´Ot´´dedi.´

´Ot değil´´dedi baba.´´Dişlerinle ve taşla kıramadığın şeftali çekirdeğinden çıkan şeftali ağacının fidanı.´´Çocuk,inatçı sert çekirdeği anımsadı.Dişiyle kıramadığı,taşla kıramadığı,tekmeyle kıramadığı çekirdek fidana dönüşmüştü işte.Bu fidan büyüyecek ve ağaç olacaktı;çiçek açacaktı…şeftali verecekti.Şaşırdı…

Babası ona dedi ki:´´Oğlum…ne zaman,hangi koşullarda olursan ol,dara düştüğünde şeftali çekirdeğini anımsa.Dişinle kıramadın o çekirdeği,taşla kıramadın.Ama uygun toprağa düşen çekirdek,günü gelince o sert kabuğu parçalar,toprağı deler ve yeşerir.

Nedir o çekirdeğe bu gücü veren,güzel oğlum?Çekirdek,kabuğunu parçalayan gücünü kendi içindeki çelişmelerden alır oğlum.Her şey kendi içinde zıtlarını taşır.Her şey kendi içinde,kendini değiştirecek,başkaldıracak özü taşır.´´Çocuk dikkatle babasını dinliyordu.Baba gülerek dedi ki:´´Şeftali çekirdeğine inanKendi gücüne güven!…´´
[Resim: p983do.png]
Yazar: delidumrul
10-16-2015, Saat:09:55 PM
Yorum Yok
[Resim: yRRENN.gif]

Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmıştır.

Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü ekememektedir.

Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar.

Köylü elinde yabasıyla tarlasına gitmektedir.

Kurt, adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar.

"Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler".

Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar,kurda içine girmesini söyler.

Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder.

Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar.

Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar,köylü "görmedim" der ve avcılar uzaklaşır.

Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu dışarı salar.

"Çok teşekkür ederim" der kurt, "Bana büyük bir iyilik yaptın""Önemli değil" der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye başlar.

"Bir dakika" diye seslenir kurt: "Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum,çok bitkin düştüm, açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok."

Köylü şaşırır."Olur mu, ben senin hayatını kurtardım."

"Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur" der kurt.



"Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım."

Bir süre tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler.

Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar.

"Ne vefası " der kısrak,"Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim.Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya koydu..."

Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar.

"Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim" der köpek, "Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım, ama o beni her gün tekmeler, sopayla vurur..."

Kurt köylüye döner,"İşte gördün" der.

Köylü de son bir çabayla "Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım, sonra beni ye"diye cevap verir.

Bu kez karşılarına bir tilki çıkar.

Başlarından geçenleri, tartışmalarını anlatırlar.

Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir.

"Her şeyi anladım da" der tilki"Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın?"

Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar:

"Gözümle görmeden inanmam..."

İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez,tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar.

Köylü eline bir taş alır ve"Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık" diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar.

Sonra tilkiye döner"Sana minnettarım beni bu kurttan kurtardın" der.Tilki de "Benim için bir zevkti" diye cevap verir.

O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür.

Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter:

"Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan birşey yokmuş..."
Yazar: delidumrul
10-16-2015, Saat:09:38 PM
Yorum Yok
[Resim: NWWp4X.jpg]Iskoçya’da yoksul mu yoksul bir çift yasardi. Fleming’di adı. Günlerden bir gün tarlada çalisirken bir çiglik duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir de bakti ki beline kadar Batakliga batmis bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp duruyor. Çocukcagiz bir yandan da avazı çiktigi kadar bağıriyordu. Çiftçi çocuğu bataklıktan çıkardı ve acili bir ölümden kurtardı. 

Ertesi gün Fleming’in evinin önüne gelen gösterişli arabadan sik giyimli bir aristokrat indi. Çiftçinin kurtardigiçocugun babasi olarak tanitti kendini.“Oglumu kurtar diniz, size bunun karsiligini vermek istiyorum” dedi. Yoksul ve onurlu Fleming ;“Kabul edemem!” diyerek ödülü geri çevirdi. Tam bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü. “Bu senin oglun mu?” diye sordu aristokrat. Çiftçi gururla “Evet!” dedi. Aristokrat devam etti; “Gel seninle bir anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver iyi bir egitim almasini saglayayim. Eger karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacagin bir kişi olur.” Bu konuşmalar sonunda Fleming’in oglu aristokratin desteginde egitim gördü. Aradan yillar geçti. Çiftçi Fleming’in oglu Londra’daki St. Mary’s Hospital Tip Fakültesi’nden mezun oldu ve tüm dünyaya adini penisilini bulan Sir Alexander Fleming olarak duyurdu. Bir süre sonra ristokratin oglu zatürreeye yakalandi. Onu ne mi kurtardi? Penisilin! Aristokratin adi : Lord Randolp Churchill’ di… Oglunun adi ise : Sir Winston Churchill. Kurtaran doktor : Çiftçinin oglu Sir Alexander Fleming.

Paraya gereksiniminiz yokmus gibi çalisin.

Hiç aci çekmemis gibi sevin. Hiçbir sey beklemeden verin.

Karsiligini mutlaka birgun alirsiniz…

Hoşgeldin, Ziyaretçi

Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Forumda Ara

Forum İstatistikleri

Toplam Üyeler 13
Son Üye delidumrul23
Toplam Konular 679
Toplam Yorumlar 683

Kimler Çevrimiçi

Şu anda 9 aktif kullanıcı var.
(0 Üye - 9 Ziyaretçi)

Son Yazılanlar

Carpe diem ))

Son Yorum: vizgbobo 02-28-2024, Saat:09:02 PM
Yorum 0 Okunma 88

TÜRK ESİRLERİ YUNANLILARA...

Son Yorum: delidumrul 12-01-2019, Saat:11:30 PM
Yorum 0 Okunma 2,160

Seyit Onbaşının (Kocaseyi...

Son Yorum: merve 03-04-2019, Saat:09:59 AM
Yorum 0 Okunma 1,914

Osmanlı ordusunda bir Ven...

Son Yorum: ahmetsahin 02-04-2019, Saat:12:10 AM
Yorum 0 Okunma 1,947

KAĞIT BARDAK..

Son Yorum: mevthawk 01-02-2019, Saat:06:33 PM
Yorum 0 Okunma 2,450

Başkalarının olumsuz duyg...

Son Yorum: ahmetsahin 01-02-2019, Saat:06:21 PM
Yorum 0 Okunma 2,784

Nuri Killigil: Bir Türk S...

Son Yorum: gakko 08-07-2018, Saat:05:16 PM
Yorum 0 Okunma 2,725

Çocuklarımıza Yedirdiğimi...

Forum: SAĞLIK
Son Yorum: delidumrul 03-29-2018, Saat:12:22 AM
Yorum 0 Okunma 2,219

EŞİNİ DOĞRU SEÇ

Son Yorum: delidumrul 03-26-2018, Saat:06:55 PM
Yorum 0 Okunma 2,379

Müslüman ol demeden, İnsa...

Son Yorum: merve 03-26-2018, Saat:11:31 AM
Yorum 0 Okunma 1,880
Task